TÜRKİYEDE ÇİÇEKÇİLİK
Türkiye’nin toplam
kesme çiçek sektörü ihracatının yüzde 90’ı Antalya’dan gerçekleşiyor. İzmir ve
Yalova bölgeleri genellikle iç piyasa ve bavul ticareti sistemi ile Bulgaristan,
Romanya, Moldovya, Ukrayna ve Rusya’ya çalışıyor. Bavul ticareti rakamları
birlik kayıtlarına yansımıyor. İhraç edilen çiçek çeşitlerine baktığımızda ana
kalem olan karanfili gerbera ve gypsofila takip ediyor. İhracatın sadece üç
çeşitle yapılması önemli bir engel. Üretilen çeşitlerin fidelerinin bir kısmı
Hollanda ve İsrail’den ithal ediliyor.
Büyük sıkıntılaardan biri de ana ihracat ülkesinin yalnızca İngiltere olması.
Bir diğer sıkıntı uçak taşıma fiyatlarının yüksekliği nedeniyle TIR’la taşımanın
tercih edilmesi. Bu da sevkiyatın zaman almasını ve kalite, imaj kaybını
getiriyor.
Örgütlenme açsından bakacak olursak üreticiler biraraya gelerek kendi
derneklerini oluşturdu. İç piyasaya satış yapanlar iç piyasa kooperatifleri
kanalıyla ürettiklerini satarken ihracata çalışan üreticiler ihracatçı
firmalarla sözleşmeli olarak çalışıyor. İhracata çalışan sözleşmeli üreticiler,
ihracatçı firmaların ziraat mühendisleri vasıtasıyla sürekli teknik destek
alıyorlar. Kalite açısından yurtdışı rakiplerimizle rahatlıkla rekabet
edebiliyoruz hatta bazı dönemlerde üstün bile olmaktayız
ÇİÇEK TÜKETİMİ
Avrupa
Birliği, tüm dünyadaki çiçek üretiminin % 50 sini tüketmekte ve kişi başına
kesme çiçek tüketimi göreli olarak yüksek ülkelerden oluşmaktadır. Almanya,
Fransa ve Hollanda gibi geniş pazara sahip AB ülkeleri, doyma noktasına gelme
belirtileri gösteriyor olmalarına rağmen, AB’nde tüketicilere yönelik kesme
çiçek satışları devamlı olarak artmaktadır. AB ülkeleri içinde en büyük çiçek
tüketicisi ülke olan Almanya’yı, İngiltere, Fransa ve İtalya izlemektedir.
Avrupalı tüketicilerin, çiçek satın alma amaçları farklılık göstermektedir.
Yapılan araştırmalar, asıl amacın hediye vermek olduğunu ve bu amacın,
Avrupalının çiçek için yaptığı harcamanın % 50-60’ını oluşturduğunu
göstermektedir. Çiçeklerin diğer % 10-20 si, düğün veya cenaze gibi özel günler
için satın alınmaktadır. Geri kalan % 20 oranındaki harcama ise, evlerin dekore
edilmesi amacıyla satın alınan çiçeklerden kaynaklanmaktadır.
Bugüne kadar, Avrupa’da satılan en önemli çiçek çeşidini Gül (Rosa)
oluşturmakta, gülü, Krizantem (Chrysanthemum), Karanfil (Carnation), Lale (Tulipa),
Lilyum (Lilium) ve Gerbera izlemektedir.
SAKSI SEÇİMİ
Saksı
seçimi önemlidir. Toprak saksıların iyi özellikleri tabii manzarası ve gözenekli
olması sebebiyle toprağın aşırı su tutmasını önlemesidir. Sukulent ve kaktüs
türleri için çok iyidir. Ancak hafif ve kolay kırılmayan plastik saksıları
şahsen daha kullanışlı buluyorum.
Pencere önü veya balkon demirlerine monte edilecek saksılar emniyetli olmalı,
sulama sırasında da problem çıkarmamalıdır. Duvarlara takılabilecek çiçeklikler
ve askılı saksılar yer kazandırması açısından iyidir. Büyük ve kalıcı bitki
dikilecek saksıların plastik olması daha uygundur.. Böylece yer değiştirme
gerektiğinde fazla zorluk çıkmaz.
Saksı seçilirken büyüklüğünün dikilecek bitkiye uygun olmasına dikkat
edilmelidir. Sığ olanlar daha çok kısa köklü mevsimlik çiçeklere uygundur.
Özellikle çalı türü kalıcı bitkilerde büyük saksı kullanmak gerekir.
ÇİÇEKLER İÇİN ZEYTİN YAĞI
Evde
yetiştirdiğiniz deve tabanı büyümüyor mu? 20 günlük besleyici ve etkili bir
formül uygulayın. Zeytinyağına batırılmış pamukla bitkinin yaprak ve tohumlarını
her gün aynı saatte silin. Sonuç olarak deve tabanı güçlenecek ve daha çabuk
büyüyecektir.
BİTKİ PROBLEMLERİ VE ÇARELERİ
Bitkiler ışık
isteklerine göre doğru yerleştirilmelidir. Güneş seven çiçekler gölgede açmaz.
Gölge sevenler ise güneşli yerde kavrulur ve çabucak ölür.
Fazla rüzgâr da bitkileri rahatsız eder.
Saksı bitkilerinde aşırı sulama sebebiyle çürüme problemi sık görülür.
Mantar ve böcekler saksı bitkilerinde de görülür. Hastalık fark edildiği anda
ilaç yapılmalıdır.
Tırtıl ve salyangozlar elle toplanıp yokedilir.
Karıncalar bitkilere çok zarar verir. Görüldüğü zaman granül şeklinde satılan
karınca ilacı az miktarda saksı toprağına serpilir.
Beyaz sinek özellikle sardunya, cam güzeli, begonya ve küpe çiçeklerine musallat
olur.Mücadelesi zordur. Görüldüğü anda ilaç yapılır ve kurtulana kadar üç günde
bir tekrarlanır.
Yaprak bitleri (aphid),kabuklu(scale) ve unlu bitler(mealybug) için ev yapımı
karışımlar da çok etkilidir.
SAKSI BİTKİLERİ
Çocukluk hatıralarımızda yer alan fesleğen,ıtır,küpe çiçekleri, pencerelerden
salkım salkım sarkan karanfiller veya sakız sardunyalarını artık pek göremiyoruz
ama geniş bir kullanım alanı bulması yüzünden saksı bitkileri günümüzde de
rağbet görüyor. . Balkon, teras veya pencere önünde yetiştirdiğimiz çiçekler
bahçe hasretini bir nebze azalttığı gibi evimizin güzelliğine katkıda bulunuyor.
Tercihimiz ister hevesle aldığımız bir saksı fesleğen isterse teras dolusu
kalıcı bitkiler olsun hayatımıza bir renk getirerek bizi tabiata yaklaştırıyor.
Saksı bitkileri deyince aklımıza hep klasik çiçekler gelir. Oysa saksıda
yetişebilen bitkiler tahmin edemiyeceğimiz çeşitliliktedir. Her geçen gün bahçe
bitkilerinin saksıda yetiştirmeye uygun boyutta olanları üretiliyor. Doğru
saksı,uygun toprak seçimi ve uygun bir ortam ve bakım sağlamak kaydıyla
meyve,sebze, herdem yeşil veya yaprak döken birçok çalı ve sarmaşık cinsini
balkonumuzda yetiştirmek mümkün.
Saksı bitkileri bahçe düzenlemesinde de hatırı sayılır bir yere sahiptir.
Bahçemizin toprağı bazı bitkilere uygun olmayabilir. Bu türleri uygun toprak
kullanarak saksıda yetiştirebiliriz. Hassas çiçekleri veya kışın kapalı yerde
korunması gereken kalıcı bitkileri bahçe olsa bile saksıda yetiştirmek daha iyi
olur..
AFRİKA ZAMBAĞI
Agaphantus hem yerde,hem de saksı içinde yetiştirilebilen çok gösterişli ve
dayanıklı bir çiçektir.Yüksekliği 1 metreye varan bitki yaz boyunca beyaz,mavi
ve mor renklerde bol çiçek açar.
Seradan saksı içinde alabilirsiniz.Güneşi çok sever.Soğan olarak dikilecekse
derinlik 10 cm. olmalı ve 50 cm. aralık verilmelidir.Yaz aylarında bolca
sulanır.
Saksıda olanlar için;kökleri saksıyı doldurmadıkça değiştirilmemelidir.Kışa
dayanıklıdır
SOĞANLI
BİTKİLERİN EVDE YETİŞTİRİLMESİ
Baharı
salon veya mutfağınızda açan mis kokulu sümbüllerle karşılamak ister misiniz?
Öyle ise üç günde soluveren kesme çiçekler yerine saksıda yetiştireceğiniz
soğanlı bitkilerle haftalarca bu güzelliğin keyfini sürebilirsiniz.
Bunun için bir alışveriş merkezinin bahçe bölümünü ziyaret etmeniz yeterli..
Eylul ayından itibaren bahçe soğanları satılmaya başlanıyor. Ev için safran (crocus)
ve sümbülün her çeşidi,nergis ve lalelerin kısa boylu ve erken açan cinsleri
uygundur.
Saksıların dibine drenaj için kiremit parçaları veya çakıl koyun. Yarıya kadar
toprak doldurun. Soğanları birbirine değmeyecek şekilde bastırmadan
yerleştirin.. Üzerine soğanlar örtülünceye kadar toprak ekleyin. Hafifçe
bastırın ve sulayın. Saksıları soğuk ve karanlık bir yere yerleştirin.
Bodrum,camekanlı balkonda bir dolap içi olabilir veya saksıların üzerine siyah
naylon poşet geçirebilirsiniz. Saksıları 2 ay kadar öylece bırakın. Ara sıra
kontrol edin.Toprağı kurumuşsa biraz sulayın.
6-10 hafta içinde soğanlar uç verecektir. Karanlıktan önce gölge,bir iki gün
sonra da aydınlık bir yere alın.Yapraklar uzayıp tomurcuk sapları kendini
gösterince saksıyı evde direkt günışığından uzak aydınlık bir yere yerleştirin.
Düzenli olarak sulayın.Saksıları ara sıra çevirin. Çiçekler bittikten sonra
saksıları dışarı çıkarabilirsiniz. Yapraklar kuruyuncaya kadar sulamaya devam
edin. Soğanları kuru bir yerde saklayın. Sonbaharda bahçeye ekebilirsiniz.
Alacağınız soğanlar çürüksüz,hastalıksız olmalıdır. Sümbülleri tek
dikebilirsiniz ancak diğerlerini grup halinde dikerseniz daha gösterişli durur.
Paketin üzerinde çiçek açma tarihi yazar. Farklı zamanlarda açan soğanlar
seçerseniz,şubattan mayısa kadar sürekli çiçek elde edebilirsiniz.
VAZO ÇİÇEKLERİNİN BAKIMI
Kesme çiçek hayatımızda önemli bir yer edinmiştir.Aldığımız tek
bir gül bile en değerli bir armağan olarak bizi sevindirir.Mevsimine göre
vazolarımıza taşıdığımız çiçekler ise evimize bambaşka bir hava,tabiattan bir
esinti getirir.Ancak binbir hevesle aldığımız bu çiçeklerin göz açıp kapayana
kadar soluvermesi sahiden üzüntü verici..
Vazo çiçeklerinin ömrünü uzatmak zor değil.Tabii ki her şey gibi bunun da
birtakım kuralları var.
. Satın aldığınız çiçeklerin taze ve canlı olmasına özen gösterin.Yaprakları
varsa onlarda canlı renkli olmalıdır.Sararmış ve lekeli yapraklar çiçeğin bayat
olduğunu gösterir.
. Gül, karanfil,lale,glayöl gibi çiçekler yarı açmış tomurcuklar halinde
alınırsa vazo ömrü daha uzun olur.Buna karşılık,yıldız,kasımpatı ve jerbera
cinsi olanlar tam açılmış olmalıdır.Sıkı tomurcuklar suda açmayabilir.
. Eve getirdiğiniz çiçekleri ambalajını açmadan derhal bir kova ılık suyun içine
daldırın.1-2 saat bekletin.Özellikle solgun görünenler bu şekilde kısa sürede
canlanacaktır.
Daha sonra ambalajı açın ve çiçek saplarını keskin bir bıçakla 2 cm.yukarıdan
verev kesin. Suyun altında kalacak yaprakları tamamen keserek suda bakteri
oluşumuna engel olun.Çiçekleri temiz suyla dolu vazoya vakit geçirmeden
yerleştirin.
. Suyun içine çiçekçilerde satılan ve vazo çiçekleri için hazırlanan bitki
besininden katabilirsiniz.Besini önerilen miktarda kullanın. Eğer bulamazsanız
benzerini evde hazırlayabilirsiniz. Bunun için:
-1 çay kaşığı şeker-1 çay kaşığı çamaşır suyu-2 çay kaşığı limon suyu,1 litre
suya karıştırılır.
. Bunun yerine vazoya bir aspirin de atıp eritebilirsiniz.Faydası olur.
. İlginç bir metod;Vazonun içine küçük bir parça bakır atılabilir.Faydası
görülmüştür.
. Vazoyu güneş ışığı almayan, yanan kaloriferlerden,televizyon, buzdolabı gibi
ısı yayan aletlerden ve hava akımından uzak bir yere yerleştirin.
. Çiçekleri meyvelerden uzak tutun.Meyvelerin olgunlaşırken çıkardığı bir gaz
renklerinin solmasına ve tomurcukların açmadan düşmesine sebep olur.
. Suyu azaldıkça ilave edin.Çok bulanırsa tazesiyle değiştirin.
. Su değiştirirken çiçek saplarını 2 cm. kesin.
. Çiçekleri vazoya çok sıkışık yerleştirmeyin.
. Solmuş çiçekleri derhal alın.
. Çiçekler için kesinlikle metal vazo kullanmayın.Çiçekleri attıktan sonra suyu
mutfak lavabosuna dökmeyin.Vazoyu mutlaka çamaşır suyuyla dezenfekte edin.
. Çiçekleri bahçeden toplayacaksanız sabahın erken bir saatini seçin.Bu
saatlerde çiçekler çiğle ıslanıp tazelenmiş ve sapları su dolu olduğu için
kesildikten sonra da tazeliğini uzun süre korur.Gün içinde,sıcakta koparılan
çiçekler çabucak solar.
ÇİÇEK BORSASI
Türkiye çiçekçilikte önemli bir ülke. Çiçek vermenin günü, saati geldiğinde
borsaları (çiçek mezatları) İMKB'yi aratmıyor. Minicik bir tohumdan başlayan
masal seradan borsaya, oradan çiçekçi dükkanlarına, tezgahlara uzanıyor.
Türkiye'nin en büyük ve modern çiçek borsası çevresi ile birlikte Türkiye çiçek
üretiminin yüzde 65'ini gerçekleştiren İzmir-Güzelbahçe'de, 3 Şubat'ta açıldı.
Şakran'dan başlayıp Ödemiş, Kiraz, Karaburun, Seferihisar, Aydın-Ortaklar,
Kütahya-Simav'a kadar uzanan bölgede üretilen çiçeklerin yüzde 60'ı İstanbul'a
gönderiliyor. Buradan da Kapıkule'den aracısız Yunanistan, Bulgaristan, Romanya
ve Rusya'ya ihraç ediliyor.
İzmir Çiçek Borsa Kompleksi'nde 7 bin ortağın hissesi var. Müdür İrfan Özkan,
‘Hollanda'dan sonra en büyük salona sahibiz’ diyor. 2 milyon YTL'ye mal olan 6
bin metrekarelik kompleksin, Türkiye'nin ve Balkanlar'ın en modern ve büyük
borsası olduğunu belirten Özkan, ‘İstanbul başta olmak üzere Türkiye'deki 12
şubemize günde yaklaşık 500-1000 koli çiçek gönderiyoruz’ diye konuşuyor.
İhracatlarının büyük bölümünü Romanya, Bulgaristan'a yaptıklarını kaydeden İrfan
Özkan, ‘Bu ülkeleri Rusya ve Yunanistan izliyor. Türkiye çiçek ihracatının yüzde
80'i İzmir'den yapılıyor. 2004 cirosu ortalama 18 milyon YTL (18 trilyon) olarak
gerçekleşti. Bunun yaklaşık 3-5 milyon YTL'sini ihracat oluşturuyor’ diyor.
Peki, işlemler nasıl gerçekleşiyor? Özkan şöyle anlatıyor:
‘Üretici sabah ürününü borsa binasına getiriyor (üye olmayanlar işlem
yapamıyor). Kolilerin üzerine isimler yazılıyor. Depoya girişte bu koliler
bilgisayarda numaralandırılıyor. Saat 11.00'de açılış yapılıyor.
Numaralandırılan çiçekler sıra numarasına göre banttan geçiyor. Bu sırada
elektronik ekranda fiyatları görülüyor. Salonda yerlerini alan alıcıların da
numaraları var. Alıcılar salonda oturdukları koltuklarından tuşa basıyorlar.
Artırma kimde kaldıysa bantın bitişinde çiçeklere o numara yapıştırılıyor.
Çiçekler depoda gözlere konuyor. Alıcı, çıkışta hesabını kapatıp çiçeğini alıp
çıkıyor. Borsa 14.00'te kapanıyor.’
İNCİ ÇİÇEĞİ
Nemli, gölge ağaç altlarını çok seven müge, iri
yaprakların arasında çıtı pıtı beyaz kokulu çiçekleriyle çok zarif bir bitkidir.
Rizom denen etli kökleri toprak altında dallanarak çoğalır. Gölge alanlarda yer
örtücü olarak kullanılabilir.
Çizgili yapraklı ve pembe çiçeklileri de mevcuttur.
Kökleri kasım ile mart arası 2,5 cm.derinlikte ve 10 cm. aralıklarla dikilir.
İlkbaharda çiçek açar.Suyu çok sever.
Müge zehirli bir bitkidir.
GÜL YETİŞTİRME TEKNİKLERİ
Kalıcı
olduğu düşünülürse gül bitkisi dikilmeden önce gerekli hazırlığın dikkatle
yapılması,doğru dikim, sonrasında bakım ve budama işlemlerinin tam vaktinde
uygulanmasıyla gülleriniz yıllar boyunca cazip çiçekleriyle bahçenizi süsler.
Gül bakımı zor değil ancak ihtimam ve dikkat isteyen bir iştir.
GÜL SATIN ALIRKEN..
Fidanları güvenilir bir seradan temin edin. Güllerinizi saksı içinde alırsanız
her mevsim dikebilirsiniz. Fidanları almadan önce dikkatle inceleyin. Aşının
üzerinden çıkan en az dört adet sağlıklı dal bulunsun.Yaprakları canlı ve
lekesiz olsun. Saksının içini ot bürümüş, altından kökler fışkırmışsa bu iyiye
işaret değildir. Bitkinin kart olduğunu gösterir.
Ancak ilk ve sonbaharda çok fazla çeşit bulunduğu için bu zamanlarda daha kolay
seçim yapabilirsiniz. Ayrıca sonbaharda dikilen güller daha kolay tutar. Kış
boyunca yerine alışır ve baharda güzel açar.
GÜL HANGİ TOPRAKTA YETİŞİR..
Gül fazla seçici olmamakla beraber, en iyi bağ toprağı da denilen demiri bol
hafif kırmızımsı,kumlu killi toprakta yetişir. Bakir toprakları sever. Fazla
asitli,kireçli ve besin açısından zayıf topraklar gül yetiştirmek açısından
uygun değildir. Bol gübre veya kompost kullanılarak böyle topraklarda da gül
yetiştirmek mümkündür.
Ağaç veya yüksek çalı bitkilerinin altlarına gül dikilmemelidir. Gölge olması
bir yana, ağaç kökleri fidanların gelişmesine izin vermez.
Daha önce gül yetişmiş topraklara veya eski gül fidanlarının yakınına yeni gül
dikilmesi uygun değildir. Sebebi tam bilinmemekle beraber yeni güller böyle
yerlerde iyi gelişemez, hatta ölebilir. Bu durum "gül hastalığı" diye
adlandırılmıştır.
Mecbur kalınırsa dikim çukuru biraz geniş ve derin açılır ve buradan çıkan
toprak kullanılmaz. Bahçenin başka bir yerinden toprak getirilir. Eski toprak
başka yerde rahatlıkla kullanılabilir.
Ayrıca toprağın drenajlı olması gerekir. Su tutan yerlere gül dikilmez.
ET OBUR BİTKİLER
Etobur bitkiler dünyasına bir bakış
Etobur bitki tuzakları; sürahi tuzaklar, yapışkan tuzaklar, emici tuzaklar ve
ani kapanan tuzaklar olmak üzere 4 grup altında toplanabilir. Etobur bitkilerin
büyüleyici dünyasında kısa bir gezintiye çıkmaya ne dersinizş Literatürde,
“Böcek Yiyen Bitkiler” (Insectivorous Plants) ve “Böcek Kapan Bitkiler” (The Fly
Trap-Plants) gibi isimlerle de anılan Etobur yani Karnivor bitkiler (Carnivorous
Plants) bilimsel olarak ilk defa Charles Darwin tarafından araştırılmıştır.
Etobur bitkilere geçmeden önce, bitkilerin ekosistemdeki önemleri hakkında kısa
bir bilgi verelim. Yeşil bitkiler, canlı yaşamın devamlılığı için doğanın
vazgeçilmez unsurlarıdır. Besin piramidinin tabanında yer aldıkları için,
ekosistemin primer (birincil) üreticileri konumundadırlar. Primer üretici
organizmalar, yaşadıkları ortamdan aldıkları hammaddeleri (azot, fosfor,
potasyum, kalsiyum v.b besin elementleri ile karbondioksit) kullanarak kendileri
ve diğer canlıların yaşamları için gerekli olan besinleri sentezleyen
organizmalardır. Yeşil bitkilerin önemi, sadece primer üretici olmaları ile
sınırlı değildir. Ekosistemin oksijen ve karbondioksit dengesinin korunması ve
buna bağlı olarak yeryüzündeki ısı kontrolünün sağlanması da yeşil bitkilerin
kontrolü altındadır. Üstlendikleri tüm bu görevler, yeşil bitkilerin doğanın
vazgeçilmez unsurları olduklarının çok açık bir göstergesidir. Bitkilerin de,
insanlar, hayvanlar ve diğer canlılar gibi sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri
için dengeli beslenmeleri gerekir. Bitkiler dengeli beslenebilmek için,
bulundukları ortamdaki besin maddelerini ihtiyaçları ölçüsünde almak
zorundadırlar. Her bitkinin, azot, fosfor, potasyum, demir, bakır, çinko,
mangan, klor, molibden ve bor gibi besin elementlerine olan ihtiyacı bir
diğerinden farklılıklar gösterir. Acaba bitkilerin tamamı besin ihtiyaçlarını
aynı yolla mı sağlamaktadırş Etobur Bitkiler Niçin Varş Canlılığın devam
edebilmesi için, yeryüzündeki her canlı türünün özel bir görevi bulunmaktadır.
Önemsiz olduğunu düşündüğümüz bir karasineğin bile, bazı bitkilerin tozlaşması,
ölü organizmaların mekanik parçalanması ve diğer hayvanlara besin kaynağı olması
gibi yararlı görevleri bulunmaktadır. Benzer şekilde, çoğumuzun yakın çevremizde
görmekten hoşlanmadığı bir eşek dikeni bitkisi de, bazı omurgasızlar için
beslenme, barınma ve korunma sağlamaktadır. Yeryüzündeki her bitki türü, özel
bir ekolojik ortamda evrimsel sürecini tamamlayarak günümüze kadar gelmiştir.
Bitkiler, bu süreç içinde besin maddelerini temin edebilmek için birbirlerinden
farklı beslenme yolları tercih etmişlerdir. Örneğin baklagiller (Fabaceae)
familyasına dahil olan bitkiler, ihtiyaç duydukları azotun bir bölümünü
topraktan alırlarken, önemli bir bölümünü de azot bağlayan bakteriler (Rhizobium)
yardımıyla elde etmektedirler. Bu bitkiler, köklerindeki yumrularda barınan ve
atmosferik azotu bağlayan bakterilerle bir arada evrimleşmişlerdir (ko-evolusyon).
Azotlu bileşiklerce zengin toprakları tercih eden ısırgan otu, ballıbaba ve
banotu gibi bitkiler, evrim süreçlerini azotlu topraklarda tamamlamışlardır.
Doğadaki madde döngüsünün yeterince tamamlanamadığı mineral maddeler bakımından
fakir bataklıklar ile kireç oranı yüksek olan topraklarda evrimleşen etobur
bitkiler ise azot, fosfor ve potasyum gibi ihtiyaçlarını toprak dışından temin
etmek üzere farklılaşmışlardır. Etobur Bitkiler Nasıl Beslenirlerş Etobur
bitkilerin mineral ihtiyaçlarını temin etmek için seçtikleri yol, etçil beslenme
şeklidir. Bu bitkiler temel mineralleri, böcekleri, örümcekleri, kabuklu
hayvanları, akarları ve bir hücreli hayvanları avlayarak sağlarlar. Yeryüzünde
600 civarında tür ile temsil edilen etobur bitkiler, bu farklı beslenme
şekilleriyle 350 binin üzerindeki bitki türü arasında özel bir öneme sahiptir.
Etobur bitkilerin çoğu, bataklık ve turbalıklardaki asit karakterli ortamlarda (pH=
3-6 arası) yaşamaktadır. Bataklıklar gibi aşırı nemli ortamlardaki ölmüş
canlılara ait organik kitle, ortamın aşırı asidik olması nedeniyle
mikroorganizmalar tarafından yeterince ayrıştırılamadığı için toprağa geri
kazandırılan besin maddelerinin miktarı da azalmaktadır. Ayrıca asit oranı
yüksek olan bu tip topraklarda, bitkilerin besin maddelerinden yeterince
yararlanmaları da zorlaşmaktadır. Bu nedenle bataklıklar, bitkilerin beslenme
ihtiyaçları bakımından fakir olan ortamlardır. Böyle bir ortamda yaşamaya uyum
sağlayan etobur bitkilerin, mineral madde ihtiyaçlarını yakaladıkları
hayvanlardan sağlamaları son derece doğaldır. Avın Yakalanması ve Sindirilmesi
Etobur bitkilerin avlarını cezbedip yakalayabilmelerini sağlayan kendilerine
özgü kokuları, renkleri, lezzetli özsuları ve özel tuzak tipleri bulunmaktadır.
Tüm etobur bitkilerde, avı yakalamaya yarayan tuzaklar değişikliğe uğramış
yapraklardan başka bir şey değildir. Etobur bitki tuzakları; sürahi tuzaklar,
yapışkan tuzaklar, emici tuzaklar ve ani kapanan tuzaklar olmak üzere 4 grup
altında toplanabilir.